Sosyal Medya Canavarı

İnternet sitelerinin başına eklediğimiz www, “world wide web” yani Türkçesiyle “dünyayı saran ağ” sözcüklerinin kısaltmasıdır. 1989 yılında kullanmaya başladığımız bu sistem internetin doğuşuyla direkt ilgili. Yüzyıllar boyunca toprak kavgası yapıp ayrışan insanlık aksi bir şekilde internet aracılığıyla tüm dünyayı birbirine bağlamayı düşündü. Bununla beraber yeryüzündeki tüm bilgisayarları kablolarla birbirine bağlayıp dev bir yaratık ortaya çıkardı. İnternetin bireysel kullanıcılara hizmet vermesiyle birlikte atalarımızdan kalan “kendine yer yapma” genini durduramadık ve sanal dünyada kendi yerlerimizi yaratabilmemiz için sosyal medya dediğimiz mecra doğdu. Şimdi milyarlarca insan olarak popüler sosyal medya sitelerinde kendi yerlerimizi yapmak için profiller açıyoruz ve dev bir kaosa balıklama olarak atlıyoruz.

Bu canavar için kaos benzetmesi yapmak asla abartı değil. Veri şirketlerinin analizlerine göre dünyada yaklaşık 4 milyar sosyal medya kullanıcısı var ve bu neredeyse dünyanın yarısı demek. Söz konusu bu 4 milyar insan tek bir kıvılcımla dışardan kötü görünen olayları bir linçe dönüştürme gücüne sahip fakat aynı kişiler bu olayların iç yüzünü öğrenmek konusunda aynı heyecanı taşımıyor. Yanlış bir yorumla başlayan tek bir kıvılcım aniden milyarlarca insanın linçine dönüşme potansiyelini de beraberinde getiriyor.

Sanal dünyada öğrenemediğimiz en büyük şey bu dünyanın parçası olan insanların gerçek olduğu. Sosyal medya her ne kadar yardım çığlıklarını dünyaya duyurmak, çıplak kralları ilan etmek, ilkokul arkadaşlarımızla yeniden görüşmek gibi muhteşem avantajlar sağlasa da kendine özgü sorunlar da getirdi. Bugün binlerce insan gerçek hayatta uğradığı şiddeti sosyal medyada akıl almaz sayıdaki bir kitle tarafından görmeye devam ediyor. 

Başka insanları küçük düşüren mesajlar ve görüntüler paylaşarak yaptığımız siber zorbalığın ne kadar farkındayız? Pek çok kişi sadece bir yorumla insanları nasıl kötü ruh hallerine sevk ettiğinin farkında bile değil. Kendi yarattığımız sosyal medyayı yine biz insanlar canavar haline getirdik. Hayatımızda artık bu durumları tanımlayan “siber zorbalık” diye bir kavram var. Facebook, Instagram, Twitter, Youtube gibi mecralardaki şikayet birimleri bu konuda ciddi mesailer harcayarak zorbaların yorumlarını kaldırmak, hesaplarını silmek gibi işlemleri ellerinden geldiğince yapmaya çalışıyor. Yine de bu hiçbir zaman yeterli olmadı ve olmayacak. Devletin güvenlik birimleri bu şirketlerin yetersiz kaldığı yerde görevi devralmakla yükümlü olabiliyor. Sanal dünyada işlenen tüm suçların karşılığı gerçek dünyada da var ve tüm prosedürler işlemeye devam ediyor. Yani adı sanı belli olmayan bir hesaptan aldığımız tehdit mesajlarını savcılığa bildirerek hukuki süreçleri başlatabiliyoruz. 

 

Peki bu çılgın dünyanın getirdiği dezavantajlar için yeni gündemimiz olan sosyal medyayı engellemek fikri doğru bir seçim mi? Elbette kendi ellerimizle yarattığımız bu Frankenstein eserinin pek çok dezavantajıyla mücadele etmek zorunda kalabiliyoruz. Yine de doğru çözüm parlamentoda “dijital mecralar komisyonu” kurmak yerine kendimizi eğitmek olmalı. “Dijital mecralar”da kullandığımız ifadelere dikkat etmemiz gerekiyor. İnsanların tercihi dışında gerçekleşen olaylarla dalga geçmenin mizah olmadığını öğrenmemiz gerekiyor. Instagram’a tanımadığı kişilerin özel hayatından alınan görüntüleri hikaye olarak atan genç arkadaşlara kıyasla, Facebook’ta okey oynayıp arkadaşının gönderisine “oo muhitin kardeşim hayırlı olsun arabamı aldınlan” diyen yetişkinlerin bu mecraları daha doğru kullandığını kabul etmek zorundayız.

Yaşadığımız sanal ve gerçek dünyayı daha güzel kılmak bizim elimizde. Elbette bazen farkında olmadan her iki dünyada da insanların canını yakabiliyoruz. Zaten dokunmaya çalıştığımız konu da farkında olmak. Etkileşim “aşığı” olup da tüm amacımızı beğeni almaya odaklarsak eğer kişiliğimizin kontrolden çıkacağını unutmamalıyız. Silikon Vadisi’nde öğle araları kağıt bardaktan gelen tutkal aromalı çaylar içilirken konuşulan bir konu var: Yakında sosyal medyadaki “beğeni” sayıları ortadan kalkacakmış! Para ile etik arasında kalan siber esnafların  en kısa sürede söz konusu özelliği hayata geçirmesi dileğiyle, sevgiyle kalın.

 

Bir Blog Bir Müzik: Youtube - Spotify

 

2020-10-12